Gebelik ve Bebek Aspirini Kullanımı

Bebek aspirini (veya çocuk aspirini) halk arasındaki tabiri ile  “kanı sulandırmak için kullanılan”  piyasadaki 80-100 mg’lık aspirinlere verilen genel addır.  Normalde 500 mg’lık aspirin baş, eklem veya kas ağrılarını gidermek için kullanılırken 80-100 mg’lık  “düşük doz aspirin”  tedavisindeki amaçlar tamamı ile başkadır.
 

 

Aspirin ne içerir ve ne işe yarar?
”Salisilik asit”  etken maddesini içeren aspirin, yıllardır ağrı kesici özelliğinin yanı sıra düşük doz formlarıyla kanın pıhtılaşma özelliğini azaltmak amacı ile son yıllarda yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. 

Özellikle yüksek tansiyon, şeker hastalığı, aşırı kilo, yaşlılık ve hareketsizlik gibi durumlarda kişilerde inme (felç) riski artmaktadır. Kanı sulandırmak için kullanılan aspirinin buradaki amacı işte bu inme riskinin azaltılmasıdır.

Ayrıca düşük doz aspirin tedavisi pek çok hastada anjina (kalp ağrıları) ve enfarktus (kalp krizi) riskini de azaltmak için yıllardır kullanılmaktadır.

Gebelikte aspirin ne işe yarar?
Düşük doz aspirin tedavisi gebelikte özellikle; abort (düşük), rahim içi gelişme geriliği veya preeklampsi gibi riskli durumların olduğu gebelerde kullanılmaktadır.  Buradaki amaç bebeği rahim içindeki gelişiminin devamıdır. Çünkü preeklempsi veya rahim içi gelişim azlığı (IUGR)  gibi durumlarda plasentada oluşan bir takım pıhtı maddeleri bebeğe giden kan akımını azaltarak bebeğin rahim içinde büyümesinin azalmasına veya ölmesine sebep olabilmektedir.

Hangi gebeler risk altındadır?
Daha önceki gebeliklerinde gebelik kayıpları, IUGR veya preeklempsi durumlarını yaşayan gebeler özellikle risk altındadırlar.  Ayrıca diyabet (şeker hastalığı), hipertansiyon gibi sistemik bir rahatsızlığı olan gebeler ile yaşlı gebeler (35 yaş üstü) de aynı gebelik risklerini taşımaktadırlar.

Ayrıca gebeliklerinden önce damar içi pıhtı oluşumu öyküsüne sahip gebeler de yine risk altındadırlar. “Trombofili” adı verilen ve damar içi pıhtının (tromboz) kolay oluşması ile karakterize gebeler de gebeliklerinde düşük, erken doğum ve IUGR gibi risklere sahiptirler. Bu gebelerin gebeliklerinde aspirine ilave olarak kanın pıhtılaşmasını sağlayan bir takım iğneleri de kullanmaları şart olabilir.

Tek bir düşük (abort)  yapan bir kadında bu düşüğün sebebi büyük olasılıkla (%90) bebeğe ait kromozomal problemler olup genelde araştırmaya gerek görülmez ve ailelere yeni bir gebelik daha denemeleri salık verilir.

Ancak iki veya daha fazla gebelik kaybı olan kadınlardaki nedenler daha farklıdır ve yeni bir gebelik öncesi genel bir araştırma şarttır.

Tekrarlayan Gebelik Kayıpları ile ilgili bilgiler   >>> 


Antifosfolipid sendrom nedir?
Trombofili sebeplerinin başında gelen antifosfolipid sendromda (aPL) ana problem kandaki pıhtılaşmanın artışıdır. Özellikle gebelikte plasenta içindeki damarlarda oluşan mikro-pıhtılar bebeğin gelişimini bozarak düşüğe veya rahim içi gelişme geriliğine (IUGR) sebep olabilmektedir.

Hatta preeklempside de mekanizma hemen hemen aynıdır.  Buradaki ana nedenin gebeliğin oluşum döneminde ortaya çıkan plasentanın yerleşimi ile ilgili bir problem (“plasentasyon bozukluğu”) olduğu düşünülmektedir. 

Trombofili tedavisinde veya proflaksisinde (hastalıktan koruyucu olarak) son yıllarda düşük doz aspirin ile birlikte düşük molekül ağırlıklı heparin iğneleri kullanılmakta ve oldukça iyi sonuçlar alınmaktadır. Bu şekilde trombofilili gebelerin gebeliklerinde tekrarlayan düşük, rahim içi bebek ölümü (intrauterin ex) veya rahim içi bebeğin gelişim azlığı (IUGR) gibi problemler önemli ölçüde azaltılabilmiştir. 

Ayrıca bu etkin tedavi ile özellikle bacaklarda oluşan toplardamar içindeki pıhtı oluşumları (Derin Ven Trombozu) da oldukça azalmaktadır. Çünkü trombofilik gebelerin gebeliklerinde damar içi pıhtı oluşum riski de oldukça artmıştır.

Damar içi pıhtının doğurabileceği en ciddi komplikasyonlardan birisi de pıhtının damar içindeki yerinden kopup yine damar yolu ile akciğerlere kadar gelmesi durumudur (akciğer embolisi)  ki bu durumda kişinin ani ölüm riski vardır.

Her gebeye aspirin tedavisi verilebilir mi?
Hayır. Gebelikte kesin endikasyon (gerekçe) olmadıkça aspirin tedavisinin kullanımına gerek yoktur. Aksi takdirde ilaç gereksiz yere kullanılmış yani “suistimal edilmiş” olur. 

Yapılan pek çok araştırma sonuçlarına göre bu tür bir uygulamanın gebeliğin seyri üzerinde herhangi bir olumlu etkisi bulunmamaktadır.

Hatta işin diğer yanı düşüğü, preeklempsiyi ve rahim içi gelişme geriliğini engellemek amacıyla gebe kadınlara rutin aspirin kullanılmalarını önermeyi destekleyecek kadar elimizde yeterli bilimsel kanıt bulunmamaktadır. Yine, bu uygulamanın uzun dönem etkileri konusunda da elimizde yeterli veri yoktur.

Aspirin tedavisi kaçıncı hamilelik haftasına kadar devam ettirilmelidir?
Aspirin ve ağrı kesici olarak kullanılan diğer Non-steroid antienflamatuar ilaçlar hamileliğin 32-33. haftasından sonra kesilmelidir. Aksi takdirde bebeğin kalbinde bulunan “ductus arteriosus” damarının doğumdan sonra kapanması önleyerek bebekte “doğuştan (konjenital) kalp hastalığı” oluşmasına zemin hazırlayabilir.

Bu yüzden hekim kontrolü olmaksızın olan üstün körü kullanımlar bebeğe zarar verebilir.

Sonuç olarak:
Riskli gebeliklerde düşük doz aspirin kullanımı bir takım faydalar sağlayabilir. Bu konudaki sonuçlar çelişkilidir ve bu konuda daha pek çok çalışmaya gerek vardır.  Çünkü hangi hastada ve hangi gebelik haftasından itibaren tedavinin başlanması gerekliliği konusunda halen daha pek çok spekülasyon vardır.

 

İlgili Linkler:

Gebelik ve İlaç Kullanımı (Teratojenite)  >>>
Tekrarlayan Gebelik Kayıpları   >>> 
Düşükler (Abortus)   >>>
Rahim içi gelişim azlığı (IUGR)   >>>               

Hera Klinik: Vajinismus Tedavi ve Genital Estetik Merkezi
0530 763 3400